TAPINAKÇILAR ve HASAN SABBAH (10)


Tapınak Şövalyeleri ile Hasan Sabbah ve örgütü arasında yakın bir ilişki oluşmuştur.

Hasan Sabbah, Kum kentinde doğmuştur. Doğum tarihi kesin değildir. Babası Şii mezhebinin İsmaililik kolundandır.

Genel anlamda Şiilere göre 12 İmam silsilesi Hazreti Caferi Sadık’tan sonra Musa El-Kazım ile devam eder. İsmaililik mezhebine göre ise Caferi Sadık’tan sonraki imam İsmail bin Cafer el-Mübarektir. İsmaililik mezhebi Mustalilik, Hafızilik, Nizarilik, Dürzilik ve Karmatilik gibi kollara ayrılmıştır.

Hasan Sabbah’ın bağlı olduğu kol Nizariliktir. Nizarilere Elemutlar (Alamut Kalesi mensupları) veya Sabbahiye adı da verilmiştir.

İsmaililik mezhebinin ilk temel inancı peygamberliğin sona ermediği, döngü halinde her yedinci imamda yeniden tecelli ettiğidir. Bu nedenle mezhebe “Yedicilik” adı da verilmiştir. Hazreti Muhammed Aleyhisselam’ın son peygamber olduğunun reddi söz konusudur.

İkinci temel inanç, Bâtıniliktir. Her görünenin arkasında görünmeyen bir gerçek, her ayet ve hadisin görünen anlamının arkasında görünmeyen bir anlam vardır. Gerçek de görünen anlam değil, görünmeyen anlamdır. Bu görünmeyen anlamı da ancak Natık İmam (peygamberlik kendisine devredilen imam) tarafından açıklanabilir. Böylece ayet ve hadislere nasıl işlerine geliyorsa o anlam verilir.

Bu bağlamda örneğin cennet tevil edilmiş, cennetin son İsmailî imamın gelişiyle ulaşılan hakikat olduğu, hakikate (gerçeğin bilgisine) ulaşınca da haram-helal, emir-yasak gibi şeriat hükümlerine gerek kalmayacağı şeklinde açıklanmıştır.

Bu doğrultuda Hasan Sabbah’ın müridinin müridi olan Hasan, kendisini son imam ilan etmiş ve Haşhaşilerden şeriat hükümlerini kaldırmıştır.

İnançlarına göre Allah, isim ve sıfatları olmayan mücerret bir varlıktır. Feyiz ve tecelli yalnızca imamlarına ve hanlarına aittir. Cennet ve cehennem vardır ama bu dünyadadır. Fikirlerine uymayan Kur’an ayetleri için de “Kur’an’da tahrifat var” iddiasında bulunmuşlardır.

İsmaili mezhebi mensupları, halifeliğin Hazreti Ali soyundan gelen imamlara ait olduğu savıyla Abbasilere ve Abbasilerle birlikte hareket eden Selçuklulara karşı savaşmışlar ve Mısır merkezli Fatımiler devletini kurmuşlardır.

Kahire’deki meşhur El-Ezher Medresesi (Üniversitesi) de Fatımiler zamanında İsmaililik mezhebi mensuplarınca, bu mezhep öğretilerinin yaygınlaştırılması için kurulmuştur. Mensupları içinden, imalat hatası olarak Kur’an ve Sünnete uygun düşünen ilim sahipleri çıksa da genel olarak bu üniversite, İslam bilgini adı altında İsmailiye mezhebinin öğretilerini İslam diye anlatmaya devam etmektedirler.

İkinci Haçlı seferi sırasında Fatımiler, ülkelerine dâhil olan Kudüs’ü fazla bir direnme göstermeden Haçlılara teslim etmişlerdir. Sonrasında da Selçuklulara karşı Tapınak şövalyeleriyle birlikte hareket etmişlerdir.

İsmailiye mezhebinin Nizarilik ve Musta’li kollarının ayrışması ise Fatımilerin başına ölen kralın Nizar adlı oğlu mu yoksa Musta’li adlı oğlu mu geçmeli tartışmasından doğmuştur. Tahta Musta’linin geçmesi üzerine, başlarında Hasan Sabbah’ın olduğu Nizariler ülkeden ayrılmışlar ve mezheplerini (Hazreti Âdem, Nuh ve Yahya dışında peygamber tanımayan Sabiiliği de yeniden diriltecek şekilde) İran ve Hindistan’da yaymışlardır.

Hasan Sabbah liderliğindeki Haşhaşin örgütü 1090 yılında kurulur. Hasan Sabbah, düşüncelerini yaymak ve Selçuklularla savaşta kendisine bir üs edinmek için Suriye, Irak ve İran’ı dolaşır. Sonunda İran’ın kuzeyinde, Hazar Denizinin güney kıyısında, yüksek bir kayalığın tepesinde kurulmuş Alamut (Elemut) kalesini beğenir. Kaleye ulaşan tek yol dar bir patikadır ve verimli bir vadiye sahiptir. Kalenin kralı Mehdi adlı bir Şii’dir. Hasan Sabbah kaleye önce misyonerlerini gönderir, zaten benzer inançlara sahip Alamut halkından büyük bir kısmını Haşhaşin tarikatına kazandırır. Misyoner, bir hile ile Haşhaşin haline gelmeyenlerin kaleden dışarı çıkmalarını sağlar ve kale kapısını kapatarak kaleye el kor. Hasan Sabbah bu kaleye yerleşir.

Hasan Sabbah, kendisine bağlı bir fedai ordusu kurar. Fedailer başta Selçuklu Devletinin ünlü veziri Nizamülmülk olmak üzere yüzlerce Selçuklu beyini ve İslam Âlimini suikastla öldürürler. Cengiz Hanı öldürmek üzere 40 kişilik fedai grubu gönderilir ama suikast girişimini haber alan Cengiz han tedbir alarak ölmekten kurtulur.

Nizamülmülk kaleyi kuşatırsa da ulaşımın imkânsızlığı nedeniyle alamaz. Nizamülmülk’ün vefatından sonra ise Haşhaşinler yeni kaleler edinirler.

Haşhaş kullanan ve kendilerine cennet vaat edilen fedailer ölmekten ve öldürmekten kaçınmayan kişiler haline gelir.

Tapınak Şövalyelerinin kurucusu ve büyük üstadı Hugues de Paynes’in, Alamut Kalesinde Hasan Sabbah’la görüştüğü kaydedilmiştir. Kaleye bir sandıkla girdiği ve fakat çıkarken yanında sandık bulunmadığı anlatılır. Büyük ihtimalle altın karşılığında suikast düzenlettirdiği ihtimal dâhilindedir.

Haşhaşin örgütünün kalelerini yıkan ve örgütün faaliyetlerine son veren Moğol hükümdarlarından Hülagu Handır.

Tapınak Şövalyeleri Haşhaşin ve diğer İsmailiye mensuplarıyla içli dışlı olmuşlar, bu ilişkiler sırasında İsmailiye inançlarından da etkilenmişlerdir. Öyle ki Papa, Tapınakçıların yok edilmesi kararını verirken, Tapınakçıların Müslüman olduğu ve haça tükürdükleri iddialarını da dikkate almıştır.